Farklı sample çalma teknikleri

Bu yazımda, Ableton Live ve Max for Live, yani Max görsel-işitsel programlama dilinin Ableton Live içerisinde kullanılabilen sürümü, kullanarak oluşturabileceğiniz farklı sample çalma tekniklerinden bahsedeceğim. Ableton’da sample, hatta buna bundan sonra loop diyelim, çalmak için programın standart kullanımı içerisinde birkaç teknik var:

1. Loop’u Session görünümünde bir hücreye yerleştirirsiniz ve ister tekrarlar ister tekrarlamaz şekilde çaldırırsınız.
2. Bir MIDI kanalına koyduğunuz bir Simpler veya Sampler (Suite sürümünde olan gelişmiş bir sample çalma enstrümanı) içine koyarsınız loop’u ve MIDI klavyeniz veya MIDI kumandanız (ben controller yerine kumanda sözcüğünü tercih ediyorum) ile çalarsınız.
3. Loop’u Arrangement görünümüne koyarsınız.

Bu teknikler Ableton’un standart yöntemleri olduğu için açıklamalarına girmiyorum. Anlatacağım yöntemi Live 9 Suite kullanıcılarına yönelik yazacağım ancak Live 8’de de hemen aynı şekilde uygulanabiliyor. Ancak yazının başında da dediğim gibi Max for Live da kurulu olmalı sisteminizde. Live 9 Suite ile standart olarak geliyor. Live 8’de ise ayrıca satın alabiliyordunuz. Aşağıdaki adımları takip ederek siz de uygulayabilirsiniz:

1. Yeni bir MIDI kanalı açın
2. Bu MIDI kanalına bir adet Simpler sürükleyip, bırakın.
3. Simpler içine istediğiniz herhangi bir sample/loop koyun. İlk denemeniz için çok uzun olmayan bir ses koymanızı öneririm, ama karar sizin.
4. Simpler’ın Loop özelliğini açın. Snap özelliği kapalı kalsın.
5. Length’i şimdilik 2.00% yapın. Daha sonra kullandığınız sample’ın uzunluğuna göre göre değiştireceğiz.
6. Start 0.00% olarak kalsın.

Şu ana kadar Simpler’ın resimdeki gibi görünmesi gerekiyor.

İlk 6 adım sonunda Simpler

İlk 6 adım sonunda Simpler

 

 

 

 

 

7. Şimdi Live’in browser’ındaki Categories altında “Max for Live”‘ı bulun ve tıklayın. Sağ tarafta gelen seçeneklerden “Max Audio Effect” yanındaki oka tıklayarak içeriğini listeleyin. L harfine kadar gelip LFO.amxd’yi bulun ve bunu Simpler’dan hemen sonraya sürükleyin (Max for Live ilk defa açılıyorsa logosu çıkacak ve 5-10 saniyelik bir yükleme süresi geçecektir). Aşağıda hem browser’ın görünümünü hem de sürükledikten sonra kanalın görünümünü resim olarak görebilirsiniz.

Max for Live LFO

Max for Live LFO

 

 

 

 

 

 

Simpler + LFO

Simpler + LFO

 

8. LFO’nun sol ortasında yer alan Freq tuşuna bir kere tıklayın ve Sync haline getirin. Hemen sağındaki, içinde “sine” yazan menüye tıklayıp, “up” seçeneğini seçin. Ardından Rate parametresini 1 yapın.  Son olarak altta yer alan Map düğmesine tıklayın. Yanıp sönmeye başladığında fare imlecinizi Simpler’ın Start parametresinin üzerine getirin ve üzerine tıklayın. Böylece LFO’nun Start parametresini kontrol etmesini sağlamış olacaksınız. Map yazan kutuda artık “S Start” yazıyor olmalı. Ayrıca Simpler’ın Start parametresi de gri renkli olmalı (bu haliyle artık fare ile değiştiremezsiniz bu parametreyi). Aşağıdaki resme bakarak kontrol edebilirsiniz.

(LFO’nun ne olduğunu bilmiyorsanız kısaca açıklayayım: Low Frequency Oscillator sözcüklerinin açılımıdır ve Düşük Frekanslı Osilatör anlamına gelir. Analog ses sentez teknolojisi günlerinden kalmadır ismi ve kullanımı genel olarak herhangi bir parametrenin, kullanıcının müdahalesine gerek kalmadan, belirli bir salınımda otomatik olarak değişmesini sağlamaktır. Bu tür terimler ile ilgili ayrıca bir yazı isterseniz lütfen bu talebinizi yorum olarak aşağı yazın.)

LFO ayarları

LFO ayarları

 

9. Live’nın Play tuşuna basın. Live Play durumunda olmazsa, LFO “sync” durumunda, yani Live’ın temposuna senkronize durumda olduğu için çalışmaz. Play’e basar basmaz, Simpler’ın sample bölümünün en solunda gördüğünüz seçili bölge LFO’nun hızında hareket etmeye başlayacaktır. Biz LFO’nun hızı (“Rate”) olarak 1 seçtiğimiz için LFO sample’ın başından sonuna kadar 1 ölçü süresinde gidecektir. 120BPM’de bir ölçü 2 saniye sürer (60 / BPM x 4 formülü ile herhangi bir BPM için bunu hesaplayabilirsiniz).

10. Şimdi bilgisayar klavyesini veya MIDI klavyenizi/kumandanızı kullanarak herhangi bir nota çalın. C3 notası çalarsanız daha iyi olur ama çok da önemli değil. Zaten çaldığınız notanın kalınlığı ve inceliği, bu teknikte yaratıcı bir araç olarak kullanılıyor aslında. Sample’ın sesini duyacaksınız. Farkettiyseniz sample’ın normal çalma şeklinde göre daha “bozuk” bir şekilde çalıyor. Sanki atlamalar oluyor, tam ritim tutturamıyor… ama sonuçta bu sample şu anda sizin parçanızın temposunda, tam 1 ölçü, yani 4 vuruş, uzunluğunda çalıyor.

11. Farklı notalara tek tek ve hatta aynı anda basarak, sample’ın tonu ile oynayabilirsiniz, ama normalde kalın çaldığınızda yavaşlayan, ince çaldığınızda hızlanan sample’nın hızı aynı kalacaktır. Bu yöntem aslında çok basit, kaba bir timestretching yöntemidir (timestreching bir sample’ın süresini, tonu/frekansı değişmeksizin uzatmaya veya kısaltmaya yarayan yöntemdir).

12. Ses çalarken bir yandan Length parametresi ile oynayın. İlk başta 2.00% yapmıştık. Bunu azalttığınızda ses gittikçe cızırtıya benzeyen bir hal alacaktır. Arttırdığınızda pek bir etkisi olmadığını göreceksiniz normalde. Ancak kullandığınız sample oldukça kısaysa (1 saniye veya altı) o zaman 5.00% değerine kadar hissedilir bir fark olacaktır. Deneyerek en uygun ayarı bulabilirsiniz veya MIDI kumandanızdaki bir pota Length parametresini atayarak, parametreyi canlı olarak değiştirebilirsiniz.

13. Farkettiyseniz ses, Length’in herhangi bir ayarında biraz cızırtılı geliyor. Böyle olmasını tercih etmiyorsanız, o zaman Simpler’ın Fade parametresini biraz arttırın. Bu parametre, çalan ses bölümünün başına ve sonuna fade-in / fade-out ekleyerek, sesteki çatırdama ve pıtlamaları engeller. Fade parametresini de MIDI kumanda ile canlı kontrol ederek güzel sonuçlar elde edebilirsiniz.

14. Şu ana kadar sample hep baştan sonra çalıyordu. LFO’nun dalga şeklini değiştirerek (biz ilk başta “up” yapmıştık) farklı şekillerde de çalabilirsiniz. Mesela “down” sample’ı geriye doğru (“reverse”) olarak çalacaktır. “triangle” ileri – geri şeklinde çalacaktır. “random” sample içerisinde rastgele bir noktaya atlayarak çalacaktır (bunu deneyin mutlaka, özellikle vokal samplelarında). “rect” ve “bin” dalgaları bu teknikte iyi sonuç vermez çünkü sampleın sadece en başını ve en sonunu çalarlar. “random” seçtiğinizde Rate’i 1’den daha ufak, mesela 1/8 yaparsanız, daha iyi sonuç elde edebilirsiniz. Zaten Rate ile sürekli oynayarak çok ilginç sesler, dokular elde edebilirsiniz.

15. Son olarak, LFO’nun Start parametresini daha yumuşak geçişler ile değiştirmesini isterseniz (özellikle “random” ile) o zaman LFO’nun sol alt köşesindeki “Smooth” parametresini biraz arttırın. Ne kadar arttıracağınız sizin tercihinize kalmış.

Umarım faydalı olur bu teknik sizlere. Güle güle kullanın.

 

 

 


Omnibus – bilgisayar enstrumanım

Omnibus genel görünüm header

İki yıl önce bu blogda bahsetmiş olduğum Omnibus enstrumanım hala güncel ve kullanımda. Tabii geçtiğimiz süre içerisinde epey değişimler, dönüşümler yaşadı. İlk baştan bu yana neredeyse hiç değişmeden kalan Nintendo Wii kumandaları ile çaldığım enstrumanlar dışındakiler sürekli güncellendiler, hatta bazıları kullanım dışı kaldı. Eski yazıları okumamış olanlar için kısaca bilgi vereyim: Omnibus, benim tarafımdan Ableton Live, Max for Live (müzik programlama yazılımı Max’in Ableton içinde çalışan sürümü) ve çeşitli kumanda arabirimleri (controller) kullanılarak tasarlanmış ve benim doğaçlama konserlerimde kullandığım bir enstrumanlar bütünüdür.

Omnibus ile ilgili aldığım en önemli karar, solo konserler ile toplu doğaçlama konserleri aynı enstruman altında birleştirmekten vazgeçmek oldu. Solo konserlerimde bambaşka bir müzik yapıyorum ve her iki türü tek bir enstruman sistemi altında birleştirmeye çalışmak açıkcası başarısızlıkla sonuçlandı. Omnibus artık toplu doğaçlama konserlerinde kullanılıyor yalnızca.

QuNeo

QuNeo

Omnibus’un belkemiğini oluşturan ve beni bilgisayar ekranından bağımsız kılan kumanda arabirimlerine önemli bir arabirim eklendi geçen sürede: Keith McMillen Instruments tarafından üretilen QuNeo.  QuNeo’yu daha detaylı tanıtacağım bir yazıyı yakında yazacağım. Özetle, bir davul makinası şeklinde tasarlanmış, 16 davul pedi, 9 dokunmatik fader, 2 dokunmatik rotary ve bir çok düğmeden oluşan bir kumanda arabirimi. Ancak benzerlerinden onu ayıran önemli bir özelliği var: basınca duyarlı olması ve pedlerin aynı zamanda X/Y hassasiyeti olması. QuNeo üzerindeki tüm kumandalar, üzerlerine uygulanan basıncı (pressure) da MIDI controller olarak yolluyorlar. Ayrıca pedler, ki bu benim için en önemli özellik, parmağınızın ped üzerindeki konumunu da X ve Y ekseni olarak ayrı ayrı MIDI controller olarak yolluyorlar. Bu da tek bir ped ve parmak ile aynı anda hem nota tetikleyip, hem de üç farklı parametreyi (veya parametre setini) aynı anda değiştirebileceğiniz anlamına geliyor. Devamı diğer yazıda…

Bu sürede, üstelik de yakın zaman önce bir kumanda sistemden, kaybolmak suretiyle çıkmış oldu: iPad. Bu yaz Berlin’de kaybetmiş olduğum iPad’im… Ancak ben zaten toplu doğaçlamalarda iPad kullanımını çok azaltmış, hatta toptan vazgeçme kararı vermek üzereydim, iPad kaybolduğunda. Solo konserlerimde ise çok işe yarıyordu. Neyse ki çok sevdiğim ve beni çok seven bir dostum, şirketinin ona yepyeni bir iPad vermesinden dolayı, eski iPad 2’sini bana veriyor doğumgünü hediyesi olarak! İlk iPad’im de bir başka dostumun hediyesiydi. İnsanın böyle dostları olması güzel bir şey 🙂

iPad’de çaldığım enstrumanların büyük bir kısmını QuNeo’nun pedlerine geçirdim. Sliders adlı çok kullandığım bir enstrumanı da yıllardan beri kullanmadığım Korg Kaosspad 2’ye geçirdim ve sonuçtan şimdilik inanılmaz memnunum. Kaosspad, 10 yıldan eski bir teknoloji olmasına rağmen dokunma hassasiyeti, tepki hızı açısından iPad’ten tartışılmaz bir şekilde üstün. Evet belki iPad’de tasarlayabileceğiniz pek çok XY yüzeyine karşılık, sadece tek bir XY yüzeyinden oluşuyor ama zaten ben de doğaçlarken çoğunlukla aynı anda tek bir enstrumana odaklanıyorum. Yeni gelecek iPad, solo konserlerde ağırlıklı olarak kullanılmaya devam edecek.

Omnibus Ağustos 2013 itibariyle aşağıdaki bileşenlerden oluşuyor:

– Nintendo Wii ile çalınan 7 enstruman

– QuNeo ile çalınan 21 ses (bunlar tek başlarına enstruman olarak kullanılabilecekleri gibi birlikte de işleyebiliyorlar)

– KaossPad ile çalınan bir enstruman. (Bir tane de deneme aşamasında enstruman var)

– Ayrıca çeşitli sample çalıcılar var. Bunları solo konserlerimde kullanacağım enstruman setine kaydırmayı düşünüyorum.

– Zamanında Amerikalı çağdaş besteci Christian Wolff’un Exercise #2 adlı eserini icra etmek için tasarlamış olduğum ve iPad ile çaldığım bir alt enstruman grubunun bir kısmını QuNeo’ya aktardım. İki enstrumanı ise ne yapacağımı bilmiyorum. Bunlar beklemede şu anda.

– iPad üzerindeki iki enstrumanı ise daha bir kumandaya geçirmedim. Bunlar yüksek olasılıkla Wii ile çalınacaklar ama denemeden bilemiyorum.

Aşağıda QuNeo enstrumanlarından birisini görebilirsiniz. Pek çok enstrumanım gibi bu da basit bir sistemden oluşuyor. Çay kaşığını set üstü ocak demirlerine vurarak kaydetmiş olduğum bir sesi Simpler ile çalıyor, Live’in Chord midi plugin’ini kullanarak tek bir nota ile birden fazla, orijinal hızda, iki kat yavaş (-12) ve iki kat hızlı (+12) olarak tetikliyorum. QuNeo padinden gelen üç controller mesajını da Simpler’ın filtre frekansına, transpose parametresine ve Simpler’dan sonra yerleştirmiş olduğum Grain Delay plugin’inin Frequency parametresine atıyorum. Böylece karmaşık ritmik yapılara sahip, frekans içeriği (karanlık-aydınlık sesler şeklinde), sample çalma hızı (transpose aracılığıyla) canlı olarak değiştirlebilen bir basit enstruman elde etmiş oluyorum.

QuNeo enstruman

QuNeo ile çalınan enstrumanlardan biri

Omnibus üzerinde yazmaya devam edeceğim. Omnibus ile nasıl müzikler yaptığımı görmek, dinlemek isterseniz aşağıdaki linklere göz atabilirsiniz

Videolar | Kayıtlar | Gelecek Konserler


Omnibus Ses İşleme

26 Mart akşamı Borusan Müzik Evi’nde, Alp Çoksoyluer (bilgisayar, kumanda arabirimleri) ve Gülşah Erol (viyolonsel) ile birlikte kurduğumuz elektroakustik müzik üçlüsü ABSTRA ile bir konser vereceğiz. ABSTRA’nın iki özelliği one çıkıyor: viyolonselin sesinin bilgisayar ile gerçek zamanlı olarak işlenmesi ve sesin mekan ile ilişkisinin, standart stereo hoparlör yerleşiminin dışına çıkılarak yine gerçek zamanlı olarak tanımlanması.

ABSTRA’nın gerektirdiği özellikler icin Omnibus’a yeni eklemeler yapmam gerekti. Bu eklemelerin başında ses işleme düzenekleri geliyor. Halihazırda varolan 5 farklı düzenek ve taslak halinde olan diğer 3 düzenekte yer alan işlemlerin hemen hepsi ‘Max for Live’ ile hazırlandı. Bazıları ayrıca Ableton Live ve üçüncü parti pluginler ile de desteklendi. Düzeneklerin çoğu sesin spectral olarak işlenmesi yönetimini kullanıyor. Bir başka deyişle ses, frekans, yükseklik ve faz bileşenlerine ayrılıyor, işleniyor ve geri veriliyor. Bu yöntemle cok farklı armoniler oluşturulabiliyor, ses dondurulabiliyor, frekans ve faz boyutlarında zaman değişkeni ile oynanabiliyor. Bir başka başvurduğum yöntem de granular ses işleme. Sesi ufak taneciklere ayırarak bu tanecikleri farklı sekillerde, zamanlarda çalmak olarak tanımlanabileceğimiz bu yöntem ile de cok çarpıcı ve müzikal sonuclar elde edilebiliyor. Spectral işlemler icin Cycling 74 sitesinden ulaşılabilen Jean-François Charles tarafından gelistirilen harika spectral ses işleme egitim malzemelerinden yararlandım. Granular işleme icin de MaxMSP veya Pure Data ile uğraşanlarınızın biliyor olabileceği Percolate nesnelerinden yararlandım (ozellikle Munge ve Scrub nesneleri).

Ses işleme düzeneklerini Ableton Live’da Send/Return kanallarına yerleştirdim. Böylece dilediğim bir kanalı bu işlemelere gönderebiliyorum. Bir başka deyişle sadece canlı enstrümanları değil, Omnibus’un üretebildigi tüm sesleri bu düzeneklerle işleyebilecegim. Bunu 27 Şubat akşamı Kadıköy Gram’da verdigim solo konserde de kullandım. Ancak Wii enstrümanlarını bunun dısında tutmayı düşünüyorum çünkü iki elimde Wii kumandaları varken ses işlemeleri canlı olarak kontrol etmem imkansız (şimdilik arayüzde hala ismi geçiyor son kararımı verene kadar). Hangi sesin hangi düzeneğe gideceğini belirlemek için de iPad arayüzünde büyük bir matris tasarladım. Düğmeler yoluyla sesleri yönlendiriyorum. Aşağıda iPad ekranını görebilirsiniz. Ortada matris var. Yukarıda ve yanda bulunan kumandalar ise çeşitli düzenekleri kontrol ediyorlar. Bazı düzenekler ise bir Korg Nanokontrol aracılıgıyla kumanda ediliyor. Bu ekran görüntüsü arayüzün son hali değil; 26 Mart konserine kadar bir çok degisiklik olacaktır.

Son olarak Omnibus’un ana iPad ekranının son halini göstermek istiyorum. Eski ekrana göre farkı Audiomulch ve Wii enstruman açma kapama düğmelerinin kaldırılmış, yerlerine sabit sample çalan kanalların mikserinin gelmiş olması.

26 Mart konserinin ardından Omnibus’un gelecegi son hali detaylı olarak yazacağım. Bu haliyle 16 ve 18 Mart tarihlerinde Yunanistan’da iki konser verecegim.


gerisin geriye

Merhabalar,

Omnibus’u tasarlarken, Max MSP’nin sunduğu olanaklardan da yararlanmaya çalışıyorum. Max’i hem MIDI yerine OSC kullanmak için hem de Live’de veya üçüncü parti pluginlerde olmayan özelliklere sahip pluginler tasarlamak için kullanıyorum. Max bilgim son derece kısıtlı olduğu için daha çok karmaşık şeyler yapamasam da arada sırada güzel pluginler çıkıyor. Bunlardan bir tanesi de ”gerisin geriye’. Bu plugin, ona yollanan sesi bir ara belleğe yazıyor ve bu belleği tersten okuyarak, sesi gerçek zamanda tersine çeviriyor. Plugin’de bulunan parametrelerin farklı ayarlarında çok güzel delayler, pitch shiftler veya glitch işlemleri yapılabiliyor. Her parametre ayrıca random olarak değiştirilebiliyor.

Büyük turuncu kutu: kaydı ve işlemeyi başlatır. İşleme devrede değilken, içeri giren ses değişmeden dışarı çıkar.

Speed: Çalma hızı. %100 normal hızda çalar. %200 iki kat hızlı. %50 iki kat yavaş.

Loop Len: Ara belleğin ne kadarlık bir kısmının çalınacağını belirler. Loop’un başlangıç noktasını değiştirir. Bitiş noktası hep, ara belleğin sonunda yer alır.

Size: Toplam uzunluğu 4000 ms olan ara belleğin ne kadarının kullanılacağını belirler.

Feedback: İşlenen sesin tekrar ara belleğe yazılmasını sağlar. Aynen delay efektindeki feedback gibi çalışır. Ancak plugin, içeri giren sesi tersten çaldığı için, tersi çevrilmiş bu ses ara belleğe tekrar yazıldığında, bu sefer düz olarak çalınır. Çok enteresan sonuçlar doğurabiliyor bu, özellikle de filtrelendiğinde.

Cutoff ve Q: Bunlar feedback döngüsünde yer alan filtrenin malum parametreleri (Q = resonance)

Bunun altındaki kutucuktan da filtre tipini seçebilirsiniz. Yüksek Q değerleri ve feedback oranları kullandığınızda, kanalın sesini düşük tutmanızı veya sonuna bir limiter koymanızı öneririm.

İlk dört parametrenin altında yer alan düğme, Man konumundayken, parametre elle kontrol edilir. Basıldığında, düğme Rnd olarak değişir ve parametre, bir alttaki kutuda belirtilen, Live’ın temposu ile senkronize çalışan zaman aralıklarında rastgele değerler alır. 1n = tam nota, 8nd = çeyrek nota noktalı…

Plugin preset ve automation destekliyor. Random moda alındığında parametrelerdeki değişiklikler undo’ya yazılmıyor. Bu da hem undo belleğinin dolup Live’ın çakılmasını engeller hem de undo belleğine erişiminizi kısıtlamak.

Plugin kilitli değil. İçini açıp bakın, inceleyin. Aklınıza gelen iyileştirmeleri bana bildirin. Plugin’i kullanırsanız ve yaptığınız parçayı bir albümde kullanırsanız, lütfen bana da teşekkür edin, egom okşansın, şevkle dolayım 🙂

Plugin’i aşağıdaki linkten indirebilirsiniz. Son bir hatırlatma: plugin yalnızca Ableton Live’da çalışır ve Max for Live gerektirir. Hala beta sürümünde olduğu için ileride degisiklikler yapabilirim. Sizin de önerileriniz olursa lütfen belirtin.

http://dl.dropbox.com/u/8962945/gerisingeriye.amxd

Aşağıda plugin’in Max/MSP tasarımını görebilirsiniz:


OSC 2

Bu arada bir önceki yazımda OSC’nin ne olduğunu anlatmadığımı farkettim. Gerçi bazılarınız herhalde internetten araştırmıştır veya zaten biliyordur ama yine de kısaca bahsetmek istedim. OSC son yıllarda gittikçe kullanımı artan bir müzik iletişim protokolü. 1980’lerin başından bu yana bizimle olan ve yaratılışından bu yana çok az değişikliğe uğrayan MIDI protokolüne göre bazı ciddi üstünlükleri var:

– MIDI’de parametre kontrolü için MIDI controllerlar (MIDI CC) vardır. 16 MIDI kanalının her birinde 127’şer MIDI CC olabilir. Bu CC’lerin bazıları pek çok alette (ve hatta plugin’de) geleneksel olarak bazı işlevlere ayrılmıştır. Mesela CC7 volume, CC10 pan’ı kontrol eder. OSC’de ise böyle belirlenmiş bir MIDI CC, nota, aftertouch gibi bir yapı yoktur. Mesajlar aynen bilgisayarlardaki klasör/dosya sistemine göre belirlenir ve isimleri kullanıcı tarafından verilir. Örneğin:

/synth/filter/cutoff gibi bir mesaj oluşturabilirsiniz. synth altında filter, onun da altında cutoff, yani filtre frekansı şeklinde bir ‘ağaç’ sistemi oluşturabilirsiniz.

– MIDI’de kontrol aralığı 0-127 arasında sabittir. Bir MIDI CC 0-127 aralığında tam sayı değerler alabilir. 33.5 gibi bir değer kullanılamaz. Bu da MIDI ile kontrol ettiğiniz hemen tüm parametrelerde bir quantization sorununa yol açar. Diyelim ki siz MIDI ile bir filtre plugin’i üzerinde filtre frekansını kontrol ediyorsunuz. 20-20000Hz arasındaki bu parametrede sizin MIDI controller ile erişebileceğiniz değerler 127 tane olacaktır. Hesaplarsak (20000-20)/127 =~ 157 eder. Yani siz 20, 177, 334, … değerlerini kullanabilirsiniz sadece. Ara frekanslara ancak parametreyi mouse ile değiştirerek ulaşabilirsiniz. OSC’de ise mesajların bir çözünürlüğü yoktur. Dilediğiniz bir ondalık değer olabilir. Bir aralığa da sahip değildirler. Dilerseniz 0-1 arasında, dilerseniz 35-1922 arasında olabilirler.

– MIDI mesajları, 80’li yılların başında tasarlanmış bir sistemin ‘yavaşlığında’ aktarılırlar. Birden fazla kanal üzerinden aynı anda pek çok nota ve MIDI CC yollarsanız, en basitinden ciddi zamanlama sorunları ile karşılaşırsınız. OSC ise ethernet üzerinden iletildiği için (kablolu veya kablosuz) son derece hızlıdır ve aynı anda binlerce mesaj iletilebilir.

Yukarıda yazdıklarım, OSC’nin beni ilgilendiren ve MIDI’den OSC’ye geçmemin temelini oluşturan nedenler ve özellikler. OSC’nin olası başka özelliklerini ve farklı kullanım alanlarını merak edenler bu siteyi ziyaret edebilirler:

http://opensoundcontrol.org/

JazzMutant firmasının multitouch controller’ı Lemur, tamamen OSC ile çalışmaktadır mesela. Yakın zamanda MOTU’nun Digital Performer yazılımı da OSC desteği koydu. Ableton direk koymasa da M4L üzerinden OSC desteği sağlıyor.

Pek çok video yazılımında da OSC kullanıldığını biliyorum.

Şu anda Türkiye’de satılıp da OSC yollayabilen tek controller iPhone veya iPod Touch. Ancak joystick, Wii, gamepad, Wacom tablet benzeri cihazları da ara programlar kullanarak OSC yollar hale getirebilirsiniz. Bu ara programlara örnek olarak Windows’da GlovePIE, Mac OSX’te OSCulator verilebilir.


OSC

Merhabalar!

Uzun zaman oldu yazmayalı. Haziran ayında Rusya ve İsrail konserleri nedeniyle buralarda değildim. Temmuz ayında da para kazanma amaçlı başka işlerle uğraşırken, bir yandan da Omnibus tasarımına devam ettim. Havaların sıcaklığı beni bunaltsa da Omnibus tasarım işine engel olamadı.

Uzun bir süredir, Omnibus’ta yer alan enstrumanları, MIDI’nin 0-127 kısıtından kurtarıp, OSC (Open Sound Control) mesajları ile nasıl kontrol edebileceğimi, çalabileceğimi araştırıyorum. Ableton ile Max/MSP’nin beraber çalışmasının yolunu açan Max for Live (M4L) eklentisi çıktığından bu yana Live’ı OSC ile kontrol etmek mümkün. M4L içerisinde, Live API’ye erişimi sağlayan live.path ve live.object nesnelerini kullanarak bir Live setini oluşturan tüm parametrelere Max/MSP içinden erişebiliyor ve live.remote~ ile de bu parametreleri, Live’un undo belleğinde bir değişiklik yaratmadan (bkz. Ableton ve Undo Belleği isimli yazı) kontrol edebiliyorsunuz. Bu objelerin kullanımı ile ilgili bir başka yazıyı yakında yayınlayacağım.

Şu anda OSC ile kontrol ettiğim enstrumanın ismi Beating. Bu enstruman içinde pek çok MIDI prosesör (arpeggiator, randomizer, vb), bir tane Drum Rack, bir Filter Delay ve bir Frequency Shifter’dan oluşan bir Rack olarak tasarlandı. Enstrumanda çalarken kontrol etmek istediğim tüm parametreleri de Rack’in 8 makrosunda topladım. Aşağıda enstrumanın genel bir görünüşünü görebilirsiniz.

Frequency Shifter efekti, drum rack içinde yer alan 16 ayrı Simpler’ın ardında 16 kere yer alıyor. Amaç random frekans değerleri üreten bu frequency shifter’ların her bir sample’ı farklı şekilde işleyebilmesi. Ancak CPU’dan tasarruf etmek için bu enstrumanın tek bir Frequency Shifter kullanan versiyonunu da yapmayı düşünüyorum.

En sağda, sonda yer alan plugin ise M4L kullanarak tasarladığım OSC modülü. Üzerinde iki tane düğme var. Yeşil olana basıldığında, ana Rack’in 8 makro parametresi, i Pod Touch üzerinde  çalışan TouchOSC programında tasarladığım arayüze bağlanıyor ve bu parametreler, resimde de görebileceğiniz gibi, gri hale geliyorlar. Bu parametrelerin artık sadece OSC ile kontrol edildiği ve bu parametrelerin değer değişikliklerinin Undo belleğine yazılmayacağı anlamına geliyor. Kırmızı düğmeye basıldığında ise bu 8 makronun OSC ile bağlantısı kesiliyor ve tekrar mouse ile değiştirilebilir hale geliyorlar.

Bu enstrumanı çalmakta kullandığım TouchOSC ekranını da aşağıda görebilirsiniz. Daha çok yeni olduğu için kontrollerin üzerine hangi parametreyi kontrol ettiğini yazmadım.

TouchOSC programı ile ilgili daha detaylı bilgiyi, Hexler.net adresinden edinebilirsiniz.


Enstruman tasarımında kullandığım bazı temel teknikler

Merhabalar,

En son Mayıs ayında yazmışım. Aradan 2.5 ay geçmiş. Mayıs ayı boyunca Haziran ayındaki Rusya ve İsrail konserlerine hazırlandım. Haziran ayında bu konserlerden dolayı Türkiye’de çok az süre geçirdim. Temmuz’da da turne dönüşü yorgunluk, para kazanma dertleri derken, ara gittikçe açıldı.

Bugün yeni bir enstruman tasarladım. Bu enstrumanın temel özellikleri:

– Ableton Live üzerinde çalışıyor.
– Sample tabanlı bir enstruman. Yani sesin kaynağı sample.
– iPod Touch kullanılarak çalınıyor (TouchOSC uygulaması ve OSCulator programı ile beraber)


Ableton Live ve Undo belleği

Ableton Live yaptığınız her türlü değişikliği, eklemeyi, çıkarmayı, diğer pek çok program gibi Undo belleğinde saklar ve bu değişiklikleri geri almanıza izin verir. (Maalesef bu undo belleğini görüntülemenize izin vermez. Dolayısıyla mesela 10 adım öncesine bir anda gitmeniz mümkün olmaz). Çalıştığınız dokümanı kaydettiğiniz zaman bu undo belleği de siliniyor ve tekrardan doldurulmaya başlanıyor. Live bu undo belleğini Live’ın çakılması halinde (ki 8.1 sürümü ve sonrasında çok sık oluyor) en son çalışılan dokümanı tekrar oluşturup kurtarmak için kullanıyor. Böylece kaydetmediğiniz değişiklikleri de kurtarmış oluyorsunuz. Buraya kadar herşey güzel… ancak bu undo belleğinin, tasarladığımız enstrumanları Wii veya sensörler içeren başka arabirimlerle çaldığımız durumlarda, bir dezavantajı var.

Wii ve sensor içeren diğer arabirimler, doğaları gereği sürekli sinyal üretirler. Bir Wiimote’u masaya koysanız bile yerçekimi sürekli etki ettiğinden, içindeki ivmeölçerler sürekli bilgisayara mesaj yollar. Performans esnasında bu mesaj yoğunluğu onlarca hatta yüzlerce kat artar. Bu mesajların değiştirdiği Live parametreleri de Undo belleğine yazılır (Live parametrelerin elle mi MIDI ile mi değiştirildiğinin ayrımına varamıyor). Benim acı şekilde deneyimlediğim üzere, Undo belleği bir süre sonra inanılmaz bir boyuta ulaşıyor ve Live birden bire Undo bellek dosyasını bulamadığını belirten bir hata mesajı çıkartıyor ekrana. İstediğiniz kadar OK deyin, bu mesaj kaybolmuyor, çünkü undo belleği ile ilgili sorun devam ediyor. Tek çıkış Live’ı zorla sona erdirmek. Bu evde çalışırken bir sorun yaratmaz, ancak sahnedeyseniz büyük bir sorun. Gerçi bu hata mesajı çıktığında Live çalmaya devam ediyor, hatta controllerlar ile kumanda da edebiliyorsunuz ancak mouse ve klavye kontrolü tamamen yok oluyor. Ben bu sorun ile ilk karşılaştığımda Undo dosyasını bulup, büyüklüğüne baktığımda, 2GB’a ulaşmış olduğunu şaşkınlıkla öğrenmiştim. Bu dosyanın silinmesinde hiçbir mahsur yok ve silindiğinde herşey normale dönüyor.

Bu sorunu giderme yolu aslında basit ama biraz disiplin gerektiriyor. Sahnede çalarken, arada sırada çaldığınız seti kaydederseniz (save) undo belleği sıfırlandığı için sorun kalmıyor. Bir başka yol da çalmadığınız zamanlarda sensorlerin veri yollamasını engellemeniz. Bunu da sensör verisini MIDI’ye çeviren program ile yapabilirsiniz. Benim kullandığım OSCulator programında (Mac OSX’te çalışıyor, linkini Linkler sayfasında bulabilirsiniz) sinyal akışını kesip, tekrar başlatabiliyorsunuz.

Max for Live’da bunu engellemenin çok daha etkin bir yolu var. Onu da bir sonraki yazıda anlatacağım.


Yeni enstrumanlar: Kalimba

Omnibus’un enstrumanlarından birisi olan Kalimba’nın son haliyle bir kayıt yaptım. Wiimote ve Nunchuk ile kontrol ediyorum enstrumanı. İkisi de MIDI yerine OSC yolluyorlar. Kalimba sesleri, internetten indirmiş olduğum bir Kalimba sample setinden geliyor ve Live’da Sampler tarafından çalınıyor. Sampler’ın ardından bir rack geliyor ve bu rack’te paralel olarak bir Bounce Delay bir de Grain Delay yer alıyor.

Kalimba by korhanerel


Omnibus

Özgür doğaçlama performanslarımda yaklaşık bir buçuk yıldır aynı enstrumanları kullanıyorum. Macintosh’a geçtikten sonraki 6 ay, çeşitli arayışlar, yazılımlar ve denemeler ile geçtikten sonra bu enstrumanları tasarlamış ve çalmaya başlamıştım. O günden bu güne, bu enstrumanlar ufak değişiklikler, ayarlar dışında aynı kaldılar. Bazıları çok kullanıldı, bazıları az kullanıldı. Hatta hiç kullanılmayan bir iki enstruman tamamen kaldırıldı. Şimdi artık yeni enstruman tasarlama zamanı…. Bu enstrumanın ismi Omnibus olacak!

Omnibus, Latince bir sözcük ve ‘herşey için’ anlamına geliyor. Bu temel anlam, zaman içerisinde sözcüğün çok ilginç anlamlarda kullanılmasına yol açmış. Bu anlamlar:

– birden fazla madde içeren (mesela kanun taslakları)
– aynı anda birden fazla ülkede yayınlanan, bir olayın veya kişinin anısına çıkartılan pul serisi
– bir çok insanı taşıman için tasarlanan vasıta: Evet, İngilizce’de artık ‘bus’ olarak geçen vasıtanın orijinal ismi Omnibus!
– bir tema üzerine veya bir yazar tarafından yayınlanmış tüm külliyat, antoloji
– bir dizinin önceki bölümlerinin özeti. Bizim Türk dizilerinin yeni bölümlerinden önce gösterilen o uzun özetlere Omnibus deniyor (bu güncel İngilizcede kullanılan bir anlamı)

Otobüsün atası Omnibus

Çok ilginç anlamlara sahip bir kelime, anlayacağınız. Beni tabi, temel anlamının yanı sıra, antoloji ve birden çok madde içeren anlamları ilgilendirdi.

Omnibus’u tasarlarken üç hedefim var:

1. Akustik ve elektrik enstruman çalan müzisyenler ile yapacağım özgür doğaçlama performanslarında çalınabilmesi (bu zaten halihazırdaki enstrumanların en temel işlevi)

2. Bugüne kadar çok fazla yapmadığım, ancak 2010 yılı ile birlikte sayısı artan (İrlanda, Avusturya ve İngiltere konserlerinde solo çaldım) solo performanslarda kullanabileceğim bir enstruman olması.

3. Kendi çaldığım  (melodika, analog synth) ve sahnede beraber çaldığım diğer enstrumanları işleyebileceğim sistemler içermesi

4.Son olarak, uzun yıllardır yapmadığım, ancak son zamanlarda tekrar kanımın ısındığı, IDM tarzı yapıları da doğaçlama ile birleştirebileceğim performanslara izin vermesi.

İlk amaç, bugüne kadar yaptığım, kendimi rahat hissettiğim ve hiç endişe duymadığım bir amaç. İkinci, son zamanlarda belirli bir deneyim edindiğim, kendi tarzımı oluşturmaya başladığım, neyin işleyip, neyin işlemediğini gördüğüm bir alan. Üçüncü, hem yapmak istediğim, evdeki çalışmalarımda çok denediğim, ancak işleyecek enstrumanı çalan kişiyle çok fazla prova gerektirmesinden dolayı bir türlü yapamadığım bir iş. Sonuncusu ise, ilk bakışta en kolayı gibi görünse de (sonuçta ritmik bir yapısı olacak), aslında bence en zor olan alan. Neden mi?

– Hem ritmik yapıyı hem de sonik yapıyı aynı anda kontrol edebilmem gerekiyor.

– Ritmik yapının, üzerine doğaçlama çalınabilecek çeşitliliği içermesi ve hatta ben diğer seslerle uğraşırken, kendiliğinden değişime uğraması, çeşitlenmesi gerekiyor. Ben tamamen rastgele işleyen süreçlerden hoşlanmadığım için, kontrol edilen bir rastgelelik oluşturmaya çalışacağım.

– Mevcutta kullandığım kontrollerlar (Wiimote, iPod Touch) yetmeyeceği için, elimdeki diğer kontrollerları da devreye sokmamı gerektiriyor (Novation Remote SL25, Kaosspad). Bunlarla çalışma konusunda bir çekincem olmasa da, portatiflik benim için çok önemli ve yanımda bir de kocaman midi klavye taşımak istemiyorum. Özellikle yurtdışı konserlerine…

Şu ana kadar bir kaç enstruman tasarlanmış durumda. Ancak son haline ulaşması sanırım sıkı çalışırsam yaz sonunu, sıkı çalışamazsam (havanın ne kadar sıcak olacağına bağlı) Eylül hatta Ekim sonunu bulacak. Amacım, 8 Ekim’de Almanya’da çalacağım konsere yetiştirmek.

Enstrumanın tasarımında katettiğim aşamaları da yakında başka yazılarda paylaşacağım.